1 Aralık 2010 Çarşamba

AKPARTİ SAHTE İMZA DAVASINDA MAHKUMİYET- Avukat Uğur Poyraz

AK PARTİ MUSTAFAKEMALPAŞA DA SAHTE İMZA DAVSI MAHKUMİYETLE SONUÇLANDI


8 sanık mahkum oldu, 2 sanık beraat etti. Tarih : 26 Kasym 2010, 10:50 Mustafakemalpaşa Adalet ve Kalkınma Partisi’nin delege seçimlerine hile karıştırdığı ve sahtecilik yapıldığı iddiasıyla açılan ceza davası sonuçlandı. Dün Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmaya, sanık vekillerinden Avukat Uğur Poyraz, sanık Ahmet Büyükçivici ve vekili Avukat İbrahim Küçükkıralı ile müşteki İbrahim Güler katıldı. Sonuçlanan mahkemede, Mahmut Ertuğrul, Bülent Trakyalı, Kerim Akça, Adnan Gültaş, İsmail Yetişkul, Ahmet Büyükçivici, Melahat Kamile İlhan ve Nadir Korten, Yargıtay yolu açık olmak üzere 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilirken, Enver Güleç ve Sakıp Loyan’ın ise mahkemece suçsuz bulunup beraat karar verildi. Duruşmada iddia makamından; “11.11.2010 günlü celsedeki mütalaayı tekrar etmekle beraber, sanıklar Adnan Gültaş, Bülent Trakyalı, İsmail Yetişkul, Mahmut Ertuğrul, Nadir Korten, Ahmet Büyükçivici, Kerim Akça ve Melahat Kamile İlhan’ın sübut (şüpheye yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkma) bulan eylemlerine uyan TCK’nun 207/1.43/1.2820 sayılı kanunun 112.TCK’nun 53.maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılmaları; her ne kadar sanıklar Enver Güleç ve Sakıp Loyan hakkında zincirleme suç olacak şekilde özel evrakta sahtecilik ve oylamaya hile karıştırmak suçundan cezalandırılmaları için kamu davası açılmış ise de aksi sabit olmayan sanık savunmaları karşısında sanıkların atılı suçları işlemediklerine dair ceza vermeyi gerektirir yeterlilikte delil edilmemesi sebebiyle CMK’nun 223/2.maddesi gereğince sanıklar Enver güleç ve Sakıp Loyan üzerlerine atılı suçları işlemediklerinden dolayı ayrı ayrı beraatlarına karar verilmesi, kamu adına talep ve mütalaa olunur” dendi. Sanık Ahmet Büyükçivici vekili Avukat İbrahim Küçükkıralı ve diğer sanıklar vekili Avukat Uğur Poyraz da mütalaaya katılmadıklarını, müvekkillerinin suçsuz olduklarını iddia ederek beraatlarını talep ettiler. Müşteki İbrahim Güler, mütalaaya katıldığını, huzurdaki sanık Ahmet Büyükçivici’nin daha önceki bir duruşmada: “Ben miyobum. Gözlüğümü arabada unutmuşum. Bu nedenle başkasının yerine imza atmış olabilirim” diyerek itirafta bulunduğunu ve sanıklardan şikayetçi olduğunu belirtti. Mahkeme gereğinin düşünüldüğünü ve sanıkların davasının aşağıdaki şekilde sonuçlandığını belirtti. Buna göre; “1.Sanıklar Enver Güleç ve Sakıp Loyan’ın ayrı ayrı beraatlarına, 2.Sanıklar Mahmut Ertuğrul, Bülent Trakyalı, Kerim Akça, Adnan Gültaş, İsmail Yetişkul, Ahmet Büyükçivici, Melahat Kamile İlhan ve Nadir Korten’in üzerlerine atılı özel evrakta sahtecilik suçunu işlediği sabit olduğundan, 5237 sayılı TCK’nun 61.maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi, sanıkların şahsı, sosyal ve ekonomik durumu göz önüne alınarak eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nun 37/1.maddesi delaleti ile 207/1.maddesi uyarınca takdiren 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına; sanıklara verilen cezadan failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki davranışları nedeniyle 5237 sayılı TCK’nun 62/1.maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanıkların sabıka durumları göz önüne alınarak 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, Yargıtay yolu açık olmak üzere karar verildi” denildi.

5 Kasım 2010 Cuma

TARIM İŞİNDE SİGORTA KAPSAMININ BAŞLANGICI

T.C
Y A R G I T A Y
Onuncu Hukuk Dairesi
1992001370


ÖZETİ:
Tarım işi sayılan yerlerde ücretle çalışan işçilerin Sosyal Sigortalar
Kanunu kapsamına alınmaları, 24.11.1977 tarihinde yürürlüğe giren 2100 sayılı
Yasa ile düzenlenmiştir. Anılan Yasa gereği 24.4.1977 tarihinden önceki
çalışmalar sigorta kapsamına alınamaz.



KARAR :
Hizmet tesbitine ilişkin olarak açılan davalarda 506 sayılı Yasanın 79/8.
maddesinde öngörülen koşulların hakim tarafından dikkate alınması gerekir.
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 1.7.1976 - 1.6.1992 tarihleri
arasında asgari ücretle geçen çalışmalarının tesbitiyle, sigortalı
hizmetlerden sayılmasına karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalılardan kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz
isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan
sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Davacı sigortalının; 1.7.1976 ve 1.6.1992 tarihleri arasında, sürekli
sigortalı sayılması gereken hizmetlerinin saptanmasına ilişkin istemi
mahkemece kimi tanık beyanlarına göre aynen hüküm altına alınmıştır.

Öncelikle şu husus belirtilmelidir ki; davacının çalıştığı iddia olunan
işyeri, hayvan üretimi yapılan bir işyeridir. Kısaca tarım işi sayılan bir
yerdir. Bu yerlerde ücretle çalışan işçilerin Sosyal Sigortalar Kanunu
kapsamına alınmaları, 24.11.1977 tarihinde yürürlüğe giren 2100 sayılı Yasa
ile mümkün olmuştur. Şu duruma göre, bir tarım işçisi olan davacının, bu
tarihten önceki, çalışmalarının sigortalı olarak kabulü usul ve yasaya aykırı
olup bozma nedenidir. Belirtilen tarihten sonraki çalışmalara gelince; 506
sayılı Yasanın 79/8. maddesine göre açılan bu tür tesbit davalarının Kamu
düzenini ilgilendirmesi nedeniyle, gösterilmesi mümkün olabilecek ölçüde,
duyarlılık ve özen içerisinde yürütülmesi zorunludur. Yasa, açıkca bu
davaların ne gibi kanıtlarla ispatlanabileceğini göstermemiş ve yazılı delil
getirmesinde bir zorunluluk da aranmamışsada getirilen delillerin inandırıcı
ve doyurucu nitelikte olması gereği ortadadır. Dava konusu olayda, davanın
kabulü için yeterli ve inandırıcı deliller mevcut bulunmamaktadır. Davacı
tanıkları, iddia edildiği gibi çok uzun süreli bir çalışmaya nasıl tanık
olduklarını açıklayamamışlardır. Bunun yanında, bu beyanlar ile işyerinde
muhtelif tarihlerde Kurum yetkililerince yapılan tesbitlerdeki saptamalar
birbirini doğrulamamaktadır. Gerçekten, işyerinde müfettişlerin, orada
çalışanların ve yetkililerin beyanlarına göre yapmış oldukları, 18.11.1981,
23.3.1982, 21.10.1986 ve 22.1.1990 tarihli saptamalarda davacının ismine
rastlanılamadığı gibi, davalı işyerinde çalıştıklarını iddia eden tanıkların
adlarına da rastlanılamamıştır. Kurum müfettiş tutanakları ise, 506 sayılı
Yasanın 130. maddesi uyarınca aksi kanıtlanıncaya kadar, geçerli sayılması
gereken belgelerdendir.

Dava konusu olayda, bu tutanakların aksi kanıtlanamadığı gibi, davacının
işveren tarafından Kuruma bildirilen çalışmaları dışında, başkaca çalışmaları
olduğu belirlenememiştir. Bu tür bir inceleme ile karar verilmesi ise, usul
ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Mahkemece yapılacak iş, gereğinde
soruşturmayı genişletmek işyeri kayıtlarını, ücret bordrolarını ve diğer
belgeleri incelemek, davacının bu işyerinde başkaca çalışmalarının kayıtlarda
gözüküp gözükmediğini saptamak, dosya içerisinde bulunan tutanaklarda
isimleri geçen tanık beyanlarına başvurmak, davacının isminin bu tutanaklarda
yer almayışı nedenini araştırmak, işyeri yetkililerinin bilgilerini dahi
saptamak ve toplanacak tüm delilleri birlikte değerlendirerek sonuca
gitmekten ibarettir. Mahkemece, açıklanan türde araştırma ve saptama
yapılmadan, yetersiz ve inandırıcı olmayan tanık beyanlarına göre davayı
kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli,
hüküm bozulmalıdır.

S o n u ç : Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA),
7.4.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.

7 Eylül 2010 Salı

HİZMET TESPİT DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE

T.C.

YARGITAY

10. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/19944

K. 2009/59

T. 19.1.2009

• ÇALIŞMA SÜRELERİNİN TESPİTİ ( Sigortalının İşe Girişi Sonradan Bildirilmiş Ancak Çalışmaları Kesintisiz Devam Etmiş İse Bildirimsiz Kalan Başlangıçtaki Hizmetlerle İlgili Hizmet Tespiti Davası İçin Hak Düşürücü Süre Kesintisiz Çalışmaların Sona Erdiği Yıla Göre Hesaplanması Gerektiği )

• ÇALIŞMALARIN KESİNTİSİZ DEVAM ETMESİ ( Bildirimsiz Kalan Başlangıçtaki Hizmetlerle İlgili Hizmet Tespiti Davası İçin Hak Düşürücü Süre Kesintisiz Çalışmaların Sona Erdiği Yıla Göre Hesaplanması Gerektiği )

• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Sigortalının İşe Girişi Sonradan Bildirilmiş Ancak Çalışmaları Kesintisiz Devam Etmiş İse Bildirimsiz Kalan Başlangıçtaki Hizmetlerle İlgili Hizmet Tespiti Davası İçin Hak Düşürücü Süre Kesintisiz Çalışmaların Sona Erdiği Yıla Göre Hesaplanması Gerektiği )

506/m.79

5510/m.106

ÖZET : Dava, kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespiti talebine ilişkindir.

Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin tespitine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Dosya kapsamından, sigortalının işe giriş bildirgesi sonradan verildiği, ancak çalışmaların kesintisiz olarak devam ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda bildirimsiz kalan başlangıçtaki hizmetlerle ilgili hizmet tespiti davası için hak düşürücü süre kesintisiz çalışmanın sona erdiği yıla göre hesaplanmalıdır. Kesintisiz çalışmanın sona erdiği tarih dikkate alındığında, davanın hak düşürücü süre dolmadan açıldığı anlaşılmasına rağmen davanın hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle reddedilmesi hatalıdır.

DAVA : Davacı, davalılardan işverene ait olan işyerinde 26.11.1996 - 11.05.1999 tarihleri arasında kesintisiz olarak geçen ve kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde; hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi M.A. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Davanın yasal dayanağını teşkil eden 506 Sayılı Kanunun, 17.04.2008 tarihli 5754 Sayılı Kanunun 64. maddesi ile değişikliğe uğrayan ve 2008 yılı Ekim ayı başında yürürlüğe giren 5510 Sayılı Kanunun 106/1. maddesiyle mülga 79/10. maddesi hükmüne göre; kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin kuruma verilmesi ya da çalışmaların kurumca tespit edilmesi halinde; kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.

Ne var ki; sigortalının kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihi de kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında; bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak. geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu başlangıç alınmalıdır.

Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında; dava konusu dönemde davalı belediye tarafından düzenlenen organizasyonlarda davacının çalıştığına ilişkin yazılı belgeler ve çalışmaları belgelere geçmiş tanık beyanlarına göre, 26.11.1996 - 11.05.1999 tarihleri arasında davacının kesintisiz olarak çalıştığı ve çalışmanın sona erdiği yılın sonu ( 31.12.1999 ) başlangıç tarihi olarak alındığında 28.10;2004 dava tarihi itibariyle dava konusu dönem için 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği belirgin olup, kuruma bildirilen çalışmalar dışında 26.11.1996 - 11.05.1999 tarihleri arasında davalı işverene ait olan işyerinde davacının kesintisiz olarak çalıştığının tespiti kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi, usül ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği halinde davacıya iadesine, 19.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

15 Ağustos 2010 Pazar

HUKUK MAHKEMELERİNDE TEMYİZ SÜRELERİ

HUKUK MAHKEMELERİNDE TEMYİZ SÜRELERİ
1 SULH HUKUK MAHKEMESİ HUMK.437/1 8 GÜN
2 ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HUMK.432 15 GÜN
3 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ HMUK.432 15 GÜN
4 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ İFLAS-KONKARDATO KARARLARI İİK.164,299, 307 10 GÜN
5 ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ VAKIF TESCİLİ KARARLARI TMK.74/3 VAK.TÜZ.M.10 1 AY
6 HAKEM KARARLARI YARGITAY KARARI 15 GÜN
7 TEMYİZİN REDDİNE DAİR KARARLARIN TEMYİZİ HMUK.432/son 7 GÜN
8 TEMYİZE CEVAP YOLUYLA (KATILMA) TEMYİZ HMUK.433/2 10 GÜN
9 YARGITAYIN İLK DERECE MAHKEMESİ OLARAK VERDİĞİ KARARLAR 15 GÜN
10 İCRA HUKUK MAHKEMESİ KARARLARI 10 GÜN
11 İŞ MAHKEMESİ KARARLARI 8 GÜN
12 KADASTRO MAHKEMESİ KARARLARI 15 GÜN